Blog Banner [24k]
 
Cumartesi, 12 Nisan, 2003

Rama Katha
Rama, Rama, Rama ve daha Rama

Goswami Maharaj saat yedi otuzda geliyor. St. Petersburg tapınağının yöneticisi, Vijay Rama Prabhu bizi (tapınak arazisi içindeki) evinde kahvaltıya davet ediyor.

Rama-navami kutlaması haftalık Cumartesi programında iyi bir şekilde duyurulmuş, dolayısıyla yaklaşık altmış kişi katılıyor. Program öğlenden sonra 5.00 de başlıyor. Goswami Maharaj kısa bir konuşma yapıyor ve aratiden sonra gidiyor. Şimdi konuklara Lord Rama hakkında benim birşeyler söylememi beklediklerini fark ediyorum.

Rama hakkında daha fazla ne söyleyebilirim bilmiyorum. Dün sabah ve akşam ve bu sabah yaptığım konuşmamda, yetersiz bilgimi neredeyse tüketmiş olduğumu hissediyorum (ne de olsa, bizler Krishna bhaktalarız!)

Hemen salondan gelen sorulara yönelerek Rama hakkında konuşma yapmaktan sıyrılmaya çalışıyorum. Muralishwara Prabhu çeviriyor. Ön sıraya yakın bir kadın elini kaldırıyor: "Lütfen bize Rama hakkında birşeyler söyleyebilir misiniz..."

Makina gibi, on dakikalık bir özet yapıveriyorum. Başka soru var mı? Aynı kadın: "Bu sadece girişti. Biraz daha anlatabilir misiniz?"

Otuz dakikada Ramayananın staccato icrasını yerine getiriyorum. Başka soru? Aynı kadın: "Evet, bize Rama-navami festivalinin kendisinin öneminden söz edebilir misiniz?"

Peki Krishna, Seni görüyorum! Komik değil! Kes artık, tamam mı?

Ardından, dev gibi prasadam ziyafetini paylaştıktan sonra, yaşlıca bir bayan bana İngilizce olarak "Ramayana'nın güzel öyküsü" için teşekkür ediyor, yetersiz anlatımım için özür diliyorum. Şöyle diyor: "Ramayana'nın 180,000 üzerinde ayetten oluştuğunu biliyorum; sizin anlatımınız yerindeydi." Kendimi berbat hissediyorum...


Rusyanın vaaz programı son derece derli toplu! Giriş salonunda, dışarı çıkarken, otuzun üzerinde kitap ve broşürün bulunduğu büyük bir masa hazırlamışlar. Konuklar şapkalarını, paltolarını ve pabuçlarını alırlarken kitaplara bakma ve görevli adanmışlara soru sorma fırsatı buluyorlar.

Ben ortalık yerde duruyor, kitap masasını hayranlıkla izliyorum ki bir babushka, yaşlı Rus büyükannesi, kızının koluna yapışıp ayaklarını sürüyerek bağış kutusunun yanından geçiyor ve elime bir kağıt para tutuşturuyor.

Elli ruble: yaklaşık bir Amerikan doları elli sent. Bu paranın onun için büyük para olduğunu biliyorum, muhtemelen emekli maaşındandır.

Size bir fikir vermesi için: elli rubleye kitap masasındaki en pahalı kitabı — Sri Sri Prapanna Jivanamritam'ın A.B.D. deki satış fiyatı $15–20 olan parlak, renkli resimleriyle güzel kılıflı, ciltli baskısını — satın alabilirdi.

Ona hararetle teşekkür ediyorum ve bağış kutusuna yürümeye başlıyorum, ama kolumu tutuyor ve birşeyler söylüyor. Ragalekha Devi Dasi, Rusça bülten Sadhu Sangha'nın editörü çeviriyor:

"Sizin almanızı istiyor."

Aldığım ikinci bağış. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Şu aptal İngilizce dilini kim icad etti? Neden "teşekkür ederim"den daha güçlü bir ifade yok?

—İngilizceden çeviren:
Krishnendrani Devi Dasi

   
Previous [2k] Next [2k]


  Vaishnava Tilak [4k]
URL: http://www.imonk.net/turkish/03/04/12.html
Düzen: iMonk — 12 Nisan, 2003.