Archive [2k]
Letters [2k]
Bio/Info [2k]
 

Perşembe, 31 Temmuz, 2003

Ankara, Türkiye

Uygarlık

Bir sömürü tarihi

Bu sabah kahvaltıdan sonra devoteeler beni Ankara'nın gözde yerlerinden birine, (1997 de Avrupa Yılın Müzesi Ödülünü kazanan) Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne götürdüler. Anadolu Türkiyenin Asya kısmı, ya da Küçük Asya.

Stratejik coğrafi yerleşimi nedeniyle — eski dünyanın üç kıtasının (Asya, Afrika ve Avrupa'nın) birbirlerine en fazla yaklaştıkları noktada bulunduğu için — ve sürekli olarak, Marco Polo'nun izlediği İpek Yolu gibi belli başlı ticaret yollarının kesişme noktasında olduğu için, Türkiye pek çok büyük uygarlığın dokuma tezgahı olmuştur.

Anadolu Uygarlıkları müzesi Paleolitik Çağdan (yani Yontma Taş Çağı), Neolitik (Cilalı Taş Çağı), Bronz ve Demir Çağlarından günümüze kadar olan insan yapımı arkeolojik nesneleri sergiliyor. Asur, Hitit, Pers, Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklarının tarihi ve birikmiş kalıntısı özenle belirlenmiş ve düzgün bir şekilde cam muhafazalarda sergileniyor.

Bir sürü fosil, taş ve ölü şey. Ve hepsinin de bir tarihi var. Hepsi de bilincin nesnel evriminin öyküsünü: fetih tarihini anlatıyor. Elemanların fethi, hayvanların fethi, insanlığın fethi: sömürünün giderek artan rafinelikteki ve entellektüellikteki dereceleri.

Bu iç karartan anıt mezardan ayrılırken, Srila Guru Maharaj'ın ve Srila Gurudeva'nın bizlere verdikleri şeylerin ölü değil canlı olduklarını düşünüyorum. Onlar bize bilincin öznel evrimini verdiler; onlar bilincimizi bu uygarlıktan alıp, bu Sömürü Ülkesinden alıp, Kendini Adama ülkesine yönelttiler.

Güneş ışığına adım atıyorum; canlı olmak güzel...

—İngilizceden çeviren:
Krishnendrani Devi Dasi

   
Rev [1k] Fwd [1k]


  iMonk Tilak [4k] URL: http://www.imonk.net/turkish/03/07/31.html
Düzen: iMonk — 31 Temmuz, 2003.