Odessa, Ukrayna — Pazartesi, 27 Haziran


Geç gelen geceler

Gece treni akşam 6:24de Odessa istasyonundan hareket ediyor. Ukrayna'nın Karadeniz ile Azov denizi arasında uzanan yarımadasına — Kırım'a doğru yola çıkıyoruz. On iki saat sonra, yarın sabah, neredeyse dakikası dakikasına, saat 6:22de, Simferopol'a ulaşacağız.

Resmi olarak akşam, ama güneş, şımartılmış bir çocuk gibi henüz yatağa girmeye niyetli değil: stepler diye bilinen ormansız alabildiğine düz yeşil alanlardan geçerken fırçasını eline alıyor ve penceremin dışındaki parlak mavi tuvale canlı turuncu çizgilerle darbeler yapmaya başlıyor ve tüy gibi bulutların çevrelerini altın ve gümüş süslemelerle belirginleştiriyor, ama uyku zamanı yaklaştıkça sanki karamsarlaşıyor ve (ruh haline uysun diye) giderek kırmızıların ve morların daha koyu gölgelerini kullanarak paletine daha kasvetli renkler karıştırıyor ve belki de değerini takdir eden izleyicinin olmayışına kırılarak ya da çekilmek zorunda olduğu için huysuzlaşarak aniden tuvalin üzerine gecenin perdesini çekiyor ve (söylemem gerekir ki, oldukça geç bir saatte) dokuz otuzda hışımla yatağa giriyor. Ne kaba!

On birden az önce, Karadeniz'in kuzey ucundaki Güney Bug Nehri üzerinde bulunan Mykolayiv'e (Nikolaev) varıyoruz ve gece yarısı Dinyeper ağzındaki Kherson limanında duruyoruz. Şimdi tren üç saat boyunca güneydoğu istikametinde gidecek ve Armyansk ile Krasnoperekopsk arasındaki geçidi aşarak nihayet Kırım'a varacak ve saat beşte, yolculuğun son bir buçuk saati, güneybatıya Simferopol'e gidecek.

Ama şimdi benim de yatma zamanım...

—İngilizceden çeviren:
Krishnendrani Devi Dasi

Yalta, Kırım — 30 Haziran, Perşembe

Basit yaşam

Bugün Kırım'daki son günüm: bu akşam Moskova'ya dönüyorum. Ama ayrılmadan önce, öğleden sonra saat dörtte, Belaya Dacha'da, büyük Rus oyun yazarı ve kısa-öykücü A.P. Çehov'a adanmış olan Miras Anıtı müzesinde halka açık bir konuşma yapıyorum.

Çehov benim belki de en sevdiğim Rus yazardır ve eski fotoğraflarla, kitaplarla, yazı gereçleriyle ve ünlü öykü yazarından geriye kalan diğer şeylerle dolu olan büyük bir odada, beyaz saçlı müze sorumlusunun sabit ve dik bakışları altında, benim için Çehov'un cazibesi basit, sıradan konumlardaki basit, sıradan insanları yazması olmuştur, diye söze başlıyorum.

Daha sonra, Tanrısallığın Krishna kavramının cazibesinin, Tanrı'nın, korkuyla karışık huşu uyandıran kudretli bir ilah değil, Kendi özgün formu içinde, sığır çobanı arkadaşlarıyla ve Vraja'nın sütçü kızlarıyla Vrindavan ormanlarında Yamuna Nehri kıyılarındaki pastoral dekor içinde oyun oynayan, sığır çobanlığı yapan basit bir köy çocuğu olmasından kaynaklandığını göstermek için, Krishna'nın (görünüşte) basit sıradan insani oyunlarına geçiş yapıyorum.

Kuşkusuz, Krishna, Dwarka kralı olarak Kendi saltanat konumuna da sahiptir, ama adanmışlar Onunla böylesine politik bir ortamda alışveriş içinde olmak, kraliyet sarayının entrikalarına bulaşmak istemezler: Onu, basit, kırsal Vrindavan köyünde özgün formu içinde görmeyi ve onunla oynamayı tercih ederler (mano me kalindi-pulina-vipinaya sprihayat).

Saat yedide Rusya'ya doğru uzun karayolu seyahatime başlıyorum, önce arabayla, sonra trenle Kiev'e ve oradan Moskova'ya...

—İngilizceden çeviren:
Krishnendrani Devi Dasi


Önceki  |  Arşiv  |  En Son Blog  |  İlk 10  |  Yeni  |  Sonraki

URL: http://www.imonk.net/turkish/05/june4.html
Düzen: iMonk — 30 Haziran, 2005.