Kaliforniya, ABD — 21 Haziran, Salı


Cehalet mutluluktur

Bir 1999 filmi olan Matrix, bir bilim kurgu klasiğidir. İzleyenler gerçekliği yeniden düşünmeye zorlanırlar, ama Vedalar'a aşina olanlar için bu bayat haberdir: Dünya bir yanılsama imiş? Bak sen!

Matrix bildiğimiz dünyanın bir yanılsama olduğunu iddia eder: insanlar varoluşları ile ilgili gerçeğin (akıllı makineler tarafından tutsak edildiklerinin) farkında değildirler çünkü zihinleri Matrix diye adlandırılan bilgisayar yapımı bir programa bağlıdır. İçlerinden baş karakter Neo gibi bazıları gerçeği arasa da, bir rehberin (Morpheus) yardımı olmadan bu sanal gerçeklikten kaçamazlar.

Bu film üzerinde düşünülecek çok şey var, ama Cypher'ın Morpheus'u Ajan Smith'e teslim ettiği restoran sahnesi beni kalbimden vurdu:

Tırtıklı bir bıçağın kalın, sulu bifteği kesmesini izliyoruz. Et o kadar mükemmel ki — dışı kızarmış, içinden kırmızı sıvı sızıyor — bu kadar da gerçek olamaz...

Ajan Smith: Anlaştık mı?

Cypher biftek parçasına çatalını saplıyor, kamera elini yüzüne kadar izliyor. O, çatalına batırdığı eti yakından incelerken duraklıyor.

Cypher: Aslında, ben bu bifteğin varolmadığını biliyorum. Ağzıma koyduğum zaman, Matrix beynime onun sulu ve nefis olduğunu söylüyor. Dokuz yıl sonra neyi fark ettim biliyor musun?

Bifteği ısırır ve ağzında eriyen yumuşak sığır etinin tadına varırken gözlerini yukarıya yuvarlar.

Cypher: Cehalet mutluluktur.

Cehalet mutluluktur!

Matrix'in içeriğine göre, cehalet mutluluktur, çünkü Shobana Krishna Prabhu'nun mükemmelen ve zekice ifade ettiği gibi, "Matrix 'Çirkin Gerçek' hakkındadır." Dolayısıyla varoluşunun çirkinliğini unutmayı seçtiği için — komadaki bedeninin akıllı makineler için biyolojik bir aküden ibaret olduğu gerçeğini unutmak amacıyla hafızasını yeni baştan programlatmayı seçtiği için — Cypher'ı kınayamayız aslında, çünkü Matrix'in illüzyonu gerçekten çok daha iyidir, ama Srila Guru Maharaj bize "Güzel Gerçeği" verdi, o halde bile bile çirkin sanal bir gerçeklikte yaşamayı seçmek için bahanemiz ne?

Matrix'in kuluçka makinesindeki hayalciler gibi yanılgıya öylesine alıştık, fantaziye öylesine müptela olduk, içinde yaşadığımız hayal ürünü dünyaya öylesine kapıldık ki özgür olmak için gerekeni yapma konusunda gönülsüz, yetersiz ve isteksiziz.

Morpheus: Anlamak zorundasın: bu insanların çoğu fişlerinin çekilmesine hazır değil. Ve içlerinden pek çoğu o kadar kanıksadılar, sisteme öylesine umutsuzca bağımlı oldular ki, onu korumak için savaşacaklardır.

Gerçekliği arayış bir rehber (gerçeği görmüş biri) gerektirir, ancak rehber kabul etmek sadece başlangıçtır. Onun direktiflerini izlemezsek — onun ilkelerini ve felsefesini uygun şekilde günlük yaşantımıza uygulamaya başlayıncaya kadar — hiçbir yere gidemeyiz.

Morpheus: Ben senin zihnini özgür kılmaya çalışıyorum, Neo, ama sana sadece kapıyı gösterebilirim: o kapıdan geçmesi gereken sensin.

Gerçekle sadece tanışmak yeterli değildir; zihinlerimizi serbest bırakmak, bilincimizi özgürleştirmek, zaman ve enerji, sorumluluk ve adanma, ve hepsinden çok sebat ister.

Morpheus: Neo, er ya da geç, sen de benim gibi idrak edeceksin: yolu bilmekle yolda yürümek arasında bir fark vardır.

Srila Guru Maharaj'ın "Lafla teslimiyet olmaz," düsturunu Morpheus'un film boyunca neden tekrarladığını bu açıklayabilir.

Morpheus: Ne yazık ki, kimseye Matrix'in ne olduğu söylenemiyor. Onu kendin görmek zorundasın.

Eğer rehberiniz Neo'ya sunulan seçimi size sunsaydı:

Morpheus: Mavi hapı al, öykü bitsin, yatağında uyan ve inanmak istediğin şeye inan; kırmızı hapı al, Harikalar Ülkesinde kal, ve sana tavşan deliğinin ne kadar derine indiğini göstereyim.

Siz olsanız ne yapardınız? Kırmızı hapı mı alırdınız yoksa mavi hapı mı?

Morpheus: Unutma: sana sunduğum tek şey gerçek — fazlası değil.

Gerçek (kırmızı hap) bizi bu karmaşık matrix yanılgısından kurtarabilir, ama eğer — her bir gün — yanılgıyla savaşmaya hazırsak. Bilincimizde devrim yaratmak için çaba göstermek yerine (mavi hapı almak) ilgisiz kalmak çok daha kolaydır.

Cypher: Ne düşündüğünü biliyorum, çünkü şu anda ben de aynı şeyi düşünüyorum... Neden, ah neden mavi hapı almadım? :)

Yanılgının sıcak rahminden kopartıldığımızda ve gerçekle yüzleştirildiğimizde bile, pek çoğumuz devrimi sonuna kadar götürecek inançtan, dayanıklılıktan ya da cesaretten yoksunuzdur. Ve başlangıçtaki coşkumuz söndüğü zaman, ilerlemeden yoksun olmamız bizi düş kırıklığına uğrattığı zaman, kararımızdan pişmanlık duymaya başlarız ve acınası varoluşumuzun depresif gerçekliğine mutlulukla cahil kalarak uydurma öyküler kozasındaki konforlu koma koşullarımıza dönmeye can atarız.

Ve bu yüzden Cypher — gerçeği bir an için görmüş olmasına ve dokuz yıl boyunca Matrix'den çıkmak için mücadele etmesine rağmen — kendisini en sonunda özgür kılacak ideali terk eder, karşılığında gerçeklikle ilgili hafızası silinmiş olarak ve yeni sanal bir kimlikle Matrix'e tekrar bağlanır.

Cypher: Hiçbir şey hatırlamak istemiyorum — hiçbir şey! Anlıyor musun? Ve zengin olmak istiyorum. Önemli biri. Bir aktör gibi.

Ajan Smith: Nasıl isterseniz, Bay Reagan.

Cypher benim. Cypher sizsiniz.

Cehalet mutluluktur.

—İngilizceden çeviren:
Krishnendrani Devi Dasi


Önceki  |  Arşiv  |  En Son Blog  |  İlk 10  |  Yeni  |  Sonraki

URL: http://www.imonk.net/turkish/11/june3.html
Düzen: iMonk — 21 Haziran, 2011.