Kaliforniya, ABD — 14 Haziran, Salı


Kirli kaplar

İlk kez 1981 yılında Srila A.C. Bhaktivedanta Swami Maharaj Prabhupad'ın Bhagavad Gita As It Is baskısını okuduğum zaman, İkinci Bölüm (ruhun yapısı) bilincimde devrim yarattı, Dördüncü Bölüm Krishna'nın Tanrı olduğuna beni ikna etti, sonraki birkaç bölüm (karma, jnana ve diğer yogalar gibi değişik kendini tanıma yolları) bana cazip gelmedi, ama Bhagavad Gita'nın vardığı sonuç,

man-mana bhava mad-bhakto / mad-yaji mam namaskuru
mam evaisyasi satyam te / pratijane priyo 'si me

Sevgili dostum, eğer her zaman Beni düşünürsen, Benim kulum olursan, Bana ibadet edersen ve kendini tamamen Bana verirsen, Beni arayışının başarıya ulaşacağını garanti ederim.

Bhagavad Gita (18:65)

burada Krishna bütün bu diğer yolların üzerinde, adanmış hizmetin (bhakti yoga) üstünlüğünü öne sürüyor,

sarva-dharman parityajya / mam ekam saranam vraja
aham tvam sarva-papebhyo / moksayisyami ma sucah

Daha önce söylediğim her şeyi unut. Sadece sana şimdi yapmanı söylediğim şeyi yap: Bana teslim ol. Korkma. Sadece bu kestirme yolu izle, Ben yolunun üzerindeki bütün engelleri kaldıracağım ve Kendimi sana göstereceğim.

Bhagavad Gita (18:66)

bütün kalbimle benimsediğim birşeydi çünkü olağanüstü tatmin edici idi ve fazlasıyla doğru gelmişti, dolayısıyla daha sonra, Sri Chaitanya Charitamrita'da, Mahaprabhu'nun Ramananda Raya'ya söylediklerini okurken ne kadar hayret ettiğimi ve afalladığımı tahmin edebilirsiniz,

prabhu kahe — "pada sloka sadhyera nirnaya"

"Lütfen ifşa olunmuş kutsal metinlerden yaşamın nihai hedefi ile ilgili bir ayet oku,"

Ramananda Raya (en üstün vargı olduğunu düşündüğüm) bu sarva-dharman parityajya ayetini Mahaprabhu'nun değerlendirmesine sununca ve Lord, "O yüzeysel (eho ba hya); Bana daha özlü bir söz aktar (age kaha ara)" diyerek o anda reddedince!

ağzım açık kaldı...

Bhagavad Gita'dan bir ayeti daha reddettikten sonra, gerçek Krishna bilincinin başlangıcı olarak Mahaprabhu'nun kabul ettiği ilk dörtlük, Srimad Bhagavatam'dan alınan ayettir:

jnane prayasam udapasya namanta eva
jivanti san-mukharitam bhavadiya-vartam
sthane sthitah sruti-gatam tanu-van-manobhir
ye prayaso 'jita jito 'py asi tais tri-lokyam

Srimad Bhagavatam (10:14:3)

Bhagavat Darshan'da, Srila Gurudeva bu ayeti aktarırken şöyle diyor:

İlk önce kafanızda tuttuğunuz bilgi kovasını boşaltın ve tamamen sadhulara teslim olun. Lord Krishna'nın yüceliklerini, Onun oyunlarını vb.... duymak için kendinizi bu sadhuların hizmetine verin.

Srila Gurudeva beni sannyasi öğrencisi olarak kabul ettikten kısa bir süre sonra Govardhan'da birlikteyken, Kutsal Lütuflarına bunu sordum:

Sabah darshanı sırasında, Srila Govinda Maharaj Bhagavat Darshan — Spekülasyon Değil Vahiy (Bhagavat Darshan — Revelation not Speculation) adlı kitabın bir kopyasını açıyor ve okumaya başlıyor:

jnane prayasam udapasya namanta eva...

"Maharaj," diye araya giriyorum, "[Kitapta], bu ayeti açıklarken, 'Kafanızın içinde tuttuğunuz bilgi kovasını atın...' diyorsunuz."

"Evet, çok fazla bilgi elde ettik ve onu yanımızda taşıyoruz, tıpkı kafamızda bir kova gibi, oysa o tür bilgi atılmalıdır."

"Öyle ki, kova boş olunca, gurunun verdiği saf Krishna bilinci ile doldurulabilsin."

"Evet..."

Sonra anlamaya başladım. Krishna bilincini gerçek anlamda takdir edebilmek için, Srila Gurudeva'nın bizlere verdiği tanrısal boyutun güzel Krishna kavramını kavrayabilmek için önce bilincimizin kirli kabında bulunan Krishna bilinci ile ilgili olarak bildiğimizi sandığımız herşeyi boşaltmak zorundayız.

O nedenle Srila Gurudeva bir Vaishnava öğretmenin rehberliğinde okumanın önemini vurguluyor: eğer Bhagavad Gita'yı kendi başımıza okursak, okuduğumuz şeyi devamlı yanlış anlarız. Ve o nedenle Sri Chaitanya Mahaprabhu bu Bhagavatam ayetini Krishna bilincinin bir ön koşulu olarak Kabul ediyor.

İlk satır ne şok edici!

jnane prayasam udapasya...

Krishna bilinci hakkında sahip olabildiğiniz ne düşünce varsa, bildiğinizi sandığınız ne varsa (jnane), anladığınızı sandığınız ne varsa (prayasam) — bizzat Krishna'nın Kendisi tarafından savunulan Vedik öğretiler (sarva-dharman) dahil! — sadece terk edilmekle kalmamalı (parityajya), bilincinizden tamamen silinmeli (udapasya).

Peki sonra? Cevap ayetin devamında veriliyor:

Kendimizi hangi sosyal düzende (brahmana, vaishya, shudra) ya da yaşam mertebesinde (sannyasi, brahmachari, grihasta) bulursak bulalım...

Karmamızın sonucuna göre belli bir ortama yerleştirileceğiz, ruhani yaşamımıza yerleştirildiğimiz o yerden başlamalıyız; içinde yaşadığımız zihinsel kılıfı oluşturan bütün o samskaraları zaptetme çalışmamıza başlamalıyız.

Adanmışlık Bekçisinin Vaazları II
(Sermons of the Guardian of Devotion II)

...(sthane sthitah), bilinci sahte egonun bedeni, zihni ve aklı içine hapsolmuş (tri-lokyam) olanlara (tais) Krishna Kendisini hemen hemen hiç bir zaman göstermese bile (api asi), eğer bizler devamlı Krishna bilincine yoğunlaşmış haldeki (bhavadiya-vartam) saf adanmışların (san-mukharitam) yanında yaşarsak (jivanti), eğer onların talimatına (sruti-gatam) saygı gösterecek duruma gelirsek (namanta eva) ve onlara bedenle, sözle ve zihinle sadakat içinde hizmet edersek (tanu-van-manobhir), o zaman neredeyse kesin olarak (ye prayaso) Krishna bilincinin sırrı (ajita) bize ifşa olunacaktır (jito).

Dolayısıyla öğrenmiş olduğumuz her şeyi — bilimden, doğadan ve evet, hatta dinden bile elde ettiğimiz bilgiyi ve deneyimi! — unutmak zorundayız, çünkü bu maddesel sömürü dünyasının yasaları o ruhani hizmet ülkesinde geçerli değildir. Bildiğimizi sandığımız her şey gerçekliğin o süper öznel boyutunda başaşağı olacaktır, orada mantığa aykırı olarak, "Patronu yeneceğiz," Ona teslim olarak (mam ekam saranam) Krishna'nın kalbini kazanacağız (priyo 'si me).

Bu, bilmi tümüyle reddetmeliyiz anlamına gelmez; daha çok şunu anlamalıyız ki, kapatıldığımız hapisanenin yasaları normal toplum için geçerli değildir. (Mahkumlar üniforma giymek zorundadırlar; yasalara duyarlı yurttaşlar bu kuraldan muaftırlar.) Hapisane yaşamı normal yaşam değildir! Srila Guru Maharaj bunu bir anekdotla örnekliyor:

Guru Maharaj'ımızın verdiği örneğe göre eğer bir adam zindanın karanlığında doğmuşsa ve bir başkası, "Haydi, gidip güneşi görelim," önerisinde bulunursa, o zaman mahkum eline bir fener alarak şöyle diyecektir, "Ah, bana güneşi mi göstereceksin?"

"Evet. Gel benimle. Fenerini geride bırak. Güneşi görmek için fenere gerek yok."

"Beni kandırmaya mı çalışıyorsun? Işığın yardımı olmadan hiçbir şey görülemez."

Arkadaşı mahkumu yaka paça, zorla gün ışığına çıkartıp soracaktır. "Güneşi görüyor musun?" Mahkum ise şöyle diyecektir, "Ah, güneş bu! Güneşi ancak güneş ışığı ile görebiliriz." Kişi gerçekle bağlantıya geçince bu türlü bir deneyime sahip olur. Krishna'nın, aynı güneş gibi, orada olduğunu hesap kitap, delil, şahit değil sadece doğrudan deneyim kanıtlayabilir.

Sri Guru ve Lütfu (Sri Guru and His Grace)

Gurularımız bize ruhun güneş ışığını (savitur) göstermek için bizi bu maddesel dünya hapisanesinden dışarıya çıkarmak isterler, ama biz sahte egomuzu (bhur bhuva sva) da beraberimizde götürmek için ısrar ederiz. Sahte ego (beden, zihin, akıl) fenerimiz karanlık dünyamızın vazgeçilmezidir, bizler, mahzenin inançsız sakinleri gibi, güneş ışığında (ruh) bunun yüzeysel olacağı düşüncesine razı olamıyoruz. Ne budalayız!

Zihin kovamı dolduran ve bilincimi kirleten pisliği — kendimi kan, cerahat ve dışkıdan oluşan bu maddesel bedenle özdeşleşmeye zorlayan yanılgıları — ne zaman dışarıya boşaltacağım ve Kutsal Adı zikrederken (kirtaniyah sada harih), bu kirli kabı tevazuyla (trnad api sunicena), hoşgörü ile (taror api sahisnuna) ve direnmeden bütüne saygıyla (amanina manadena) ne zaman arındıracağım ki, Srila Gurudeva bilinç kabımı tanrısal boyutun sağlam Krishna kavramı ile doldurabilsin?

—İngilizceden çeviren:
Krishnendrani Devi Dasi


Önceki  |  Arşiv  |  En Son Blog  |  İlk 10  |  Yeni  |  Sonraki

URL: http://www.imonk.net/turkish/11/june2.html
Düzen: iMonk — 14 Haziran, 2011.