ABD, Kaliforniya — 3 Mart, Çarşamba


Bilinç ve gölge bilinç

Okurlarımdan biri bana Bilincin Öznel Evrimi'nin ilk bölümünden şu pasajı göndermiş, orada bir nörofizyolog ile bir organik kimyacının katıldığı konuşmada Srila Sridhar Maharaj şöyle der:

Ruh maddeye, maddesel dünyaya yaklaşır, ama ondan önce cidabhasa denilen gölgeli bir bilinç evresinden geçmek zorundadır. Bilinç, maddeye, bilinçsizliğe bilincin gölge düzeyinden geçer. Bilincin o gölge aşaması ise kendi kişiliğine sahiptir. O da bilinçlidir ve "Rahu" olarak biliniyor olabilir.

Her maddesel kavram, o belli şeye ait ruhani bir kavram gerektirir. Bilincin, eşyayı maddesel olarak algılamak için içinden geçmek zorunda olduğu gölge kişiliğe sahiptir ve rishiler — gerçeği görenler — Bhagavatam'da bundan Rahu olarak söz ederler. Onlar çok ileri mertebede oldukları için her yerde varoluşun kişisel yönünü görürler. Bizlerin ölü madde olarak algıladığımızı onlar bilinçli olarak algılarlar. Dolayısıyla daima zati bakış açısı ile değerlendirirler.

Ruh, herhangi bir maddesel kavramı deneyimleyeceği zaman, eşyayı maddesel olarak görmesi için bilincini etkileyen bir ortamdan geçmek zorundadır. Somut maddenin ne olduğu bilinmiyor. Madde bilincin etkisinden ibarettir. Maddesel olan her şey nasıl bilinçli bir kaynağa ya da kişisel bilinçte bir kaynağa sahip olmak zorundaysa, güneş, ay, Dünya ve tüm gezegenlerin de kişisel bir kavramı olmalıdır. Biz bir gölgenin ya da herhangi bir nesnenin kavramına ulaşmadan önce, ruhun bilinçli bir aşamadan geçmesi gerekir. O aşama, kişi olarak belli bir ruhani varoluşa sahiptir. Bu nedenle Bhagavatam, güneş, ay ve Rahu gezegeninden kişi olarak söz eder. Her şey — Dünya, ay, yıldızlar, gezegenler — kişisel bir kavram içerir. Kaba duyularımızla algılayabildiklerimizin geri planında, madde olarak adlandırılan her şeyin ardında kişi kavramı olmalıdır. Bilinç, kişi kavramının etkisi olmadan, kaba madde aşamasına ulaşamaz.

ve okur benden bilinç ve gölge bilinci açıklamamı (yutkunma!) istemiş ve maddesel nesneleri nasıl algılamak gerektiğini sormuş.

Bu karmaşık felsefi konuyu ve Srila Guru Maharaj'ın anlaşılması oldukça zor olan açıklamasını bir kaç gün enine boyuna düşündükten sonra, şu cevabı gönderdim:

Sorularınıza cevap vermek için düşünebildiğim en iyi yol ikimizin de aşina olduğumuz ve pratikte belli bir deneyime sahip bulunduğumuz bir benzetme kullanmak. Tasavvur edin ki Srila Guru Maharaj bilgisayarlar, bilgisayar kullanıcıları, yazılım ve bir bilgisayar oyunu tasarlayan bir bilgisayar programcısının yarattığı sanal gerçeklik hakkında konuşuyor.

Ama öncelikle — bazı tanımlamalar:

yazılım
bir bilgisayarın işleyişini kontrol eden ve işlemlerini yöneten program.

sanal
öz ya da etki bazında var olan ya da sonuçlanan, ancak gerçek olgu, form ya da ad olarak mevcut olmayan; zihinde, özellikle de hayal gücünün ürünü olarak var olan. [Bilgisayar Bilimi] aslında fiziksel olarak var olmayan, ama yazılım tarafından öyle görünecek şekilde yapılan.

sanal gerçeklik
kullanıcıya simulasyon ortamında işlemler yapma imkanı veren ve gerçek zamanda etkilerini gösteren gerçek ya da hayal ürünü ortamın bilgisayar simulasyonu; bir ortamın, görünüşte gerçek ya da fiziksel bir şekilde etkileşime imkan veren, bilgisayar-yapımı simulasyonu; kendi gerçek muadilini taklit eden bir ortam.

yapay zeka
karar verme gibi normalde insan zekası vb. gerektiren işleri gerçekleştirebilecek bilgisayar sistemleri ile ilgili teori ve gelişme.

Şimdi, Srila Guru Maharaj'ın söyleyeceklerini yukarıdakilerin ışığında okuyun:

Ruh [bilgisayar kullanıcısı] [bilgisayarda] maddeye, maddesel dünyaya yaklaşır [bilgisayar oyunu oynamak ister], ama ondan önce cidabhasa [yazılım] denilen gölgeli bir bilinç evresinden [bilgisayar programının 'yapay zekası'ndan] geçmek zorundadır. Bilinç [akıl; zeka], maddeye [bilgisayar-oyunu dünyasına], bilinçsizliğe ['gerçek' bilinç olmayana], gölge [yapay] bilinç düzeyinden [yazılımdan] geçer. Bilincin o gölge aşaması [bilgisayar yazılım programı] ise kendi kişiliğine sahiptir [bilgisayar programcısının tuhaflıkları ve yapısal özellikleri]. O da bilinçlidir ve "Rahu" olarak biliniyor olabilir.

Her maddesel kavram [bilgisayar oyunundaki sanal eleman], o belli şeye ait ruhani bir kavram gerektirir [programcının zihninde mevcut olmalıdır]. Bilincin [oyun oynayanın zihninin], eşyayı maddesel [bilgisayar oyunu dünyasının elemanları] olarak algılamak için içinden geçmek zorunda olduğu gölge [yapay zeka], kişiliğe sahiptir [programcının düşünme tarzını temsil eder] ve rishiler — gerçeği görenler — Bhagavatam'da bundan Rahu olarak söz ederler. Onlar çok ileri mertebede [deneyimli bilgisayar kullanıcıları] oldukları için her yerde varoluşun kişisel yönünü görürler [programlamanın ardında programcıyı görürler]. Bizlerin [sıradan, üstünkörü oyuncuların] ölü madde olarak algıladığımızı [oyun içindeki nesneleri] onlar bilinçli olarak algılarlar [onlar programcının düşüncesini ve/veya amaçlarını görürler]. Dolayısıyla daima zati bakış açısı ile değerlendirirler [programdan çok, programcıyı görürler].

(Eğer ben bir bilgisayar oyunu için program kodu yazsam, kullanıcıların çoğu onu sadece bir başka yazılım programı olarak görürler ama oyunu siz ya da beni şahsen tanıyan biri oynasa, büyük bir olasılıkla, programın içinde veya ardında beni fark eder: "Bu program kesinlikle Akinchan Maharaj tarafından yazılmış olmalı! Aksiyon içeren, hepsini-vur oyununda, Bugs Bunny ile ilgili bu kadar çok örneği sadece o koyar — kahraman durmadan, 'Eee, n'aber ahbap? der — :)

Ruh [bilgisayar kullanıcısı], herhangi bir maddesel kavramı deneyimleyeceği zaman [herhangi bir oyun oynadığı zaman], eşyayı maddesel [sanal oyun dünyasındaki nesneler] olarak görmesi için bilincini etkileyen bir ortamdan [bilgisayar yazılım programından] geçmek zorundadır. Somut maddenin [oyun dünyasını destekleyen bilgisayar kodunun] ne olduğu bilinmiyor. Madde bilincin etkisinden ibarettir [programcının zihni tarafından yaratılan ve oyuncunun zihni/hayal gücü beraberinde yapay veya sanal 'duyguları' tarafından deneyimlenen sanal gerçekliktir].

[Oyun dünyasının sanal gerçekliğinde] Maddesel olan her şey nasıl bilinçli bir kaynağa sahip olmak zorundaysa [kullanıcının zihninde ya da hayal gücünde var olmalıdır], ya da [programcıya ait] kişisel bilinçte bir kaynağa sahip olmak zorundaysa, [programcı tarafından yaratılan sanal oyun dünyasındaki] güneş, ay, Dünya ve tüm gezegenlerin de kişisel bir kavramı [onları yaratan programcının zihni] olmalıdır. Biz bir gölgenin [yazılım programının] ya da [yapay oyun-dünyası içinde] herhangi bir nesnenin kavramına ulaşmadan önce, ruhun [kullanıcı/programcının] bilinçli bir aşamadan geçmesi gerekir [o kendi bağımsız varoluşuna sahip olmalıdır]. O aşama, kişi olarak belli bir ruhani [gerçek] varoluşa sahiptir. Bu nedenle Bhagavatam, güneş, ay ve Rahu gezegeninden kişi olarak söz eder.

Her şey — Dünya, ay, yıldızlar, gezegenler — kişisel bir kavram [program yazan bir programcı] içerir. Kaba duyularımızla [oyun dünyasındaki yapay 'duyular'la] algılayabildiklerimizin geri planında, madde olarak adlandırılan her şeyin [oyundaki nesnelerin] ardında, kişi kavramı [kendi program koduyla sanal gerçekliği yaratan birisi] olmalıdır. Bilinç [bilgisayar kullanıcısı], [programcının zihnindeki düşünceler tarafından yaratılan] kişi kavramının etkisi [program kodu] olmadan, kaba madde aşamasına [oynamak istediği oyunun yapay gerçekliğine] ulaşamaz [etkileşemez ve/veya sanal olarak deneyimleyemez].

"Doğru mu anlıyorum, yani maddesel dünyayı algılamak için bilincimizi yeterince kaba hale getirmek üzere içinden geçtiğimiz gölge, belli bir bilinç halidir, öyle mi?" diye bilmek istedi okur.

Evet, diye cevapladım. 'Gölge bilinç' bizim deneyimlediğimiz belli bir bilinç halidir, tıpkı yapay (gerçekten gerçek olmayan) gerçekliğin ve yapay oyun dünyası ortamının kurallarını ve sınırlamalarını kabul etmemiz için bilincimizi (kullanıcının zihnini) zorlayan yazılım programına benzer. Ancak! Yazılım programının kendisinin de bilinçli olduğu düşünülebilir (çünkü o, programı yaratan programcının zekasının doğrudan sonucudur ve onu temsil eder). Bu 'gölgeli bilinç' gerçek bilinçten (ruhun spirituel varoluşundan ve/veya farkındalığından) aşağıdır, ancak kendisini kaba maddesel bedeniyle özdeşleştiren alt bilince sahip insan ve/veya hayvan türlerinden daha üstündür. Gölgeli bilinç, aynı yazılım programı kodu gibi, ruh canın (bilgisayar kullanıcısının) bu maddesel dünya (bilgisayar oyunu ortamı) ile ilgili herhangi bir deneyime sahip olmadan önce geçmek zorunda olduğu ortamdır.

Okuyucu, "Yani çevremizde gördüğümüz her şey, 'ölü' maddesel nesnelerin hepsi (bilgisayar, masa, iskemle, vb.) manevi dünyanın bir tür gölgesi mi?" diye sürdürdü sorgulamayı.

'Bilgisayar oyunu benzetmesine' devam edecek olursak: Oyundaki/maddesel dünyadaki maddesel nesneler (masa, iskemle, vb.) (o gerçekliğe dayansalar da) aslında fiziksel olarak, insan dünyasında/manevi dünyada mevcut değildirler. Onlar hayal gücünün ürünüdür — oynamakta olduğumuz oyunun bütün sahnelerini yaratan ve sanal/yapay simulasyon ortamının kurallarını belirleyen (programcının) yazılım kodu tarafından görmeye/deneyimlemeye zorlandığımız her şey.

Jiva-ruh bilgisayar kullanıcısı olan insan gibidir, cidabhasa, 'gölge bilinç' yazılım programının yapay zekası gibidir, maddesel dünya sanal oyun dünyası gibidir (ve maddesel yapının üç hali ruhun katılmayı seçtiği ve kendisini maruz bıraktığı sanal dünyanın yasaları ve sınırlamaları gibidir). Dolayısıyla kullanıcı (insan/ruh) kendi bireysel varoluşuna sahiptir, ama bilgisayar oyununa / maddesel dünyaya girmek için, önce bilincin sanal, gölgeli bir evresinden geçmelidir (bir bilgisayar yazılım programı kullanmalıdır). Yazılım (bilincin gölgeli evresi) olmadan, o sanal gerçekliği kullanan kişinin deneyimi var olamaz ("bilinç kaba madde aşamasına ulaşamaz").

Önce uygun yazılımı elde etmeden nasıl bilgisayar kullanamazsak, ruh (saf bilinç) da önce — cidabhasadan — ruhun maddeyi gerçek olarak görmeye zorlandığı 'bilincin gölgeli aşaması'ndan — geçmeden maddeyi deneyimleyemez. Oynadığımız oyunun gerçek olmadığını (oyundaki ortamın ve bütün karakterlerin ve durumların yazılım tarafından yaratılmış yanılsama olduğunu) bilebiliriz ama bir kez isteyerek katıldıysak ve bilincimiz bu yapay, sanal dünyaya yoğunlaşmışsa, mesele yoktur. Aslında, o gerçektir — çünkü yazılım (cidabhasa) bizleri o şekilde görmeye zorlar.

Bu olağanüstü karmaşık bir konu, ancak umarım ki bu 'bilgisayar oyunu' benzetmesi size saf bilincin bu sanal maddesel dünyayı deneyimleyebilmesinin ve ona katılmasının ancak seviyesi aşağıya çekildikten sonra mümkün olabildiği konusunda daha iyi bir idrak verebilir — saf bilinç, kendisini bu yanılsamalar dünyasının geçici olan yapay nesnelerini kalıcı ve gerçek olarak görmeye zorlayan 'bilincin gölgeli bir evresinden' geçtikten sonra maddesel dünyayı deneyimleyebilir...

—İngilizceden çeviren:
Krishnendrani Devi Dasi

Önceki  |  Arşiv  |  İlk 10  |  Yeni  |  En Son Blog  |  Sonraki

URL: http://www.imonk.net/turkish/10/march1.html
Düzen: iMonk — 3 Mart, 2010.