Kaliforniya, ABD — 10 Ocak, Pazartesi
Guru: öz — form karşıtlığı
Srila Gurudeva'nın Aralık 2006 Vyasa Puja günü yayınlanan Guru kimdir? blogu ile ilgili okuyucu sorularını cevaplayan son bir kaç yıla ait daha fazla yazışma:
Guruya kendimize gösterdiğimiz şefkati göstermeliyiz denir. Peki neye şefkat göstermeliyiz? Öze mi yoksa forma mı? Neyi sevmeliyiz? Anlayışı mı yoksa kişiliği mi? Eğer bizim için her şeyin üstünde olduğunu düşünüyorsak, biz aslında kime teslim oluyoruz? Bir tek cümle ile, Srila Gurudeva'ya, gurumuza karşı tavrımız nasıl olmalı? Bir sahajiya [maddeseli aşkın olanla eşit gören kişi] olmadan onu nasıl takdir etmeli?
Anlamanız gereken şey "guru"nun kelimenin tam anlamıyla "öğretmen" anlamına geldiğidir ve o öğreti bir tayindir (atanılmış bir pozisyondur) ya da bir davettir (belli bir yaşam biçimine, özellikle de dindar bir yaşam biçimine çağrıdır), dolayısıyla okulumuzda (sampradayamızda) bize farklı sınıflarda ders vermek üzere tayin edilmiş olan pek çok nitelikli bireyler olacaktır, ama hepsi de aynı müfredatı, aynı öğretim programını izleyeceklerdir (aynı kavramı öğreteceklerdir).
"Guru kimdir?" blogumda bu noktayı vurgularken
İlkokuldaki aritmetik öğretmenim, lisedeki cebir öğretmenim ve üniversitedeki kalkülüs profesörüm, eşi olmayan bireylerdir ama hepsi de aynı işlevi yerine getirirler: bir sonraki sınıfa yükselmem için matematik bilgimi ve anlayışımı artırmak....
Eğer öğretmenler arasında ayrım yaparsanız — eğer öğretmeni tek bir bireyle [Miss Smith, ilkokuldaki aritmetik öğretmeninizle] sınırlandırırsanız — o zaman diğer bütün öğretmenlerin [Mr. Jones'un, lisedeki cebir öğretmeninizin, Prof. Smythe'ın, üniversitedeki kalkülüs profesörünüzün] katkılarından avantaj sağlayamazsınız...
amacım öğretimin evrensel bir rol olduğunu — tüm okul sürecinde/manevi yaşamlarımızda sadece bir tek öğretmene/guruya sahip olmayacağımızı — vurgulamak ve önceki öğretmenimizi yeni öğretmende tanıyabilmemizin, öğrettiği kavram ile, yaptığı katkı ile (öğrettiği konuyla) mümkün olduğunu ileri sürmekti.
Ve, okuyucuların kaygılarını cevaplamak için ve yanılgıya düşerek kavrama (Srila Gurudeva'nın verdiği Krishna bilinci özüne) formdan (Srila Gurudeva'nın dışsal bedeni, ya da Krishna'nın onun aracılığı ile Kendisini ifşa ettiği belli şahsiyetten) daha fazla önem verilecekse, o zaman Srila Gurudeva'ya ibadet etmek ya da "ona kendimize gösterdiğimiz şefkati göstermek" zorunda kalmayız diye düşünebilecek okuyucuları bertaraf etmek için şöyle diyorum:
Yine de, bu yaşlı Hintliden inisiasyon aldığımıza göre, Srila Gurudeva'nın bizim için özel bir önemi var çünkü yardımımızı doğrudan ondan alıyoruz. Onu hemen tanıyoruz: "İşte gurum burada."
Form yerine öze daha fazla değer verilmesi gerektiği söylenir bize ama bu, formu göz ardı etmeliyiz demek değildir! Srila Guru Maharaj'ın Sri Guru ve Lütfu'nda dediği gibi::
Gurumuzu fiziksel duyularımızla algıladığımız görüntü ile özdeşleştirmemeliyiz... [ancak] bu, gurumuzun fiziksel formunu dikkate almamalıyız anlamına gelmez. Gurudan kalanlara — ceketine, botuna, sandaletine — ibadet etmeliyiz ama bu, ayakkabısının bedeninden daha üstün olduğu anlamına gelmez!
Eğer, dediğiniz gibi, guru "ilahi boyutun akışı ise," Krishna bilinci kavramı ise, bu akışın, bu düşüncenin Srila Govinda Maharaj'la bağlantısı nasıl? Onun aracılığıyla geliyor mu gelmiyor mu?
Krishna Kendisini Acharya aracılığıyla ifşa ettiğini (acaryam mam vijaniyam) söyler, o halde evet, Srila Gurudeva ilahi boyutun akışı için aracı (müdahale eden araç, ya da bir şeyi nakleden veya başaran vasıta) konumundadır.
Krishna Kendisini guru aracılığıyla ifşa ettiği için bize gurunun Krishna'dan farksız olduğu, gurunun Krishna olduğu söylenir ve biz bu nedenle ona ibadet ederiz. "Sri Krishna'yı Arayış"ımız" bizi "Sri Guru Lütfu"na götürür.
Sevinçle karşılanan müdahale blogumda, Sri Guru ve Lütfu'ndan şu paragrafı aktardım, orada Srila Guru Maharaj öğrenci, guru ve Tanrı arasındaki ilişkiyi açıklar:
Bir öğrenci için, gurusunun pozisyonu Yücedir, hatta Tanrı'dan da ileridir. Kutsal metinlerde böyle denir. Guru bizlere Tanrı'nın Kendisinden daha yakın ve değerlidir. Tanrı'nın uğraşacak çok fazla şeyi vardır, oysa guru sadece benim iyiliğimi düşünür. Gurunun pozisyonu öğrenciye Tanrı'dan daha fazla yardımcı olur.
Krishna nerededir? O artık oyunlarını bu dünyada tezahür ettirmiyor. O tarihsel olarak, 5000 yıl önce "görünmez oldu". Dolayısıyla Onunla nasıl etkileşim içinde olabiliriz ya da herhangi bir bağlantı ya da ilişki kurabiliriz? Sadece Onun yetkili aracısı, Srila Gurudeva vasıtasıyla.
"Guru Krishna'dan farksızdır," "guru Krishna'dır," dediğimiz zaman söylemek istediğimiz şudur, Srila Gurudeva Krishna'nın tam yetkili temsilcisidir — kralları adına bağımsız eylem yapma kudretiyle yetkili kılınmış (özellikle yabancı bir ülkede diplomat) olan bir kişidir. Tam yetkili temsilciye saygısızlık yapmak ya da küçük düşürmek krala küfretmekle eştir (savaşlar öyle başlar :)
Dolayısıyla, Bhagavad Gita'da (18:66), Krishna Arjuna'ya,
sarva-dharman parityajya / mam ekam saranam vraja
"Her şeyi bırak ve sadece Bana teslim ol,"
dediği zaman 5000 yıl sonra bu ayeti okuyan bizler için günlük hayatta, gerçekçi olarak bu ne anlama gelir? Krishna artık burada yok, değil mi? O halde Ona nasıl teslim olabiliriz? Dolayısıyla bu mam ("Bana"), sadece şu anlama gelebilir, "Benim tam yetkiyle donanmış temsilcime, dünyanızda Benim adıma hareket etmesi için tam kudretle yetkili kıldığım bu nedenle Benden farksız olan elçime — Srila Gurudeva'ya."
Sevinçle karşılanan müdahale adlı blogda şunu kastettim:
Bizler için Tanrı soyut birşeydir, [biz Onu bilemeyiz; O zihinlerimizde sadece bir düşünce, bir kavram olarak mevcuttur], oysa Srila Gurudeva gerçektir ["Bakın! İşte burada, yürüyor, konuşuyor ve tam karşımda duruyor"]. Bu nedenle Krishna şöyle der, "Ben guruyum (acaryam mam vijaniyan)." Eğer görecek gözlerimiz varsa — eğer, "Şimdi Bana müdahale etme gurudeva, [Krishna'ya] pujamı yerine getiriyorum!" diye karşı gelmezsek — bunu küfür olarak [Tanrı'nın sıfatlarını ve yetkilerini Srila Gurudeva için talep etmek olarak] düşünmeyiz.
Öz formdan daha önemli ise, o zaman forma nasıl davranmamız gerekir? Bunu sorma nedenim adanmışlarımızdan birinin bir zamanlar bana söylediği şu sözlerdir, "Ben o bastonlu yaşlı adamı dinlemeyeceğim; kalbimi dinleyeceğim". Anlıyorum ki guru sadece kişilik (form) değil, aynı zamanda ilahi boyutun akışı (öz), ama yine de biz Srila Govinda Maharaj'a ibadet ediyoruz...
Radyo benzetmesini kullanacak olursak: Hangisi daha önemli? Radyo mu, radyonun sinyali mi? Elbette, radio sinyali, çünkü uzaklardan (Afrika'dan, Çin'den, Avrupa'dan) iletilen haberi bize getiren o sinyaldir. Ama! — o yayını radyo alıcısı olmadan alamayız.
Radyo sinyali de (ilahi boyutun akışı) radyo alıcısı da (guru) önemlidir — ikisinden de gerçeklikle bir bağlantı kurmaları istenir — ama biz radio sinyalinin daha önemli olduğunu söylüyoruz çünkü o tek, eşsiz, ilahi sinyal ya da yayın çok sayıda güçlü radyo (nitelikli gurular) tarafından alınabilir ve yayınlanabilir.
Srila Gurudeva (bir radio alıcısı) olmadan o ilahi akışı (görünmez radyo dalgasını ya da yayını) alamayız. Radyo sinyali (iletilen öz), radyodan (iletiyi alan ve yayınlayan formdan) daha önemlidir, ama ikincisi olmadan atmosferde o sinyali bulabilmemiz mümkün olmadığı gibi varlığından bile haberdar olmayız!
O halde o ilahi boyutun akışını Srila Gurudeva olmadan elde edebileceğini (deşifre edebileceğini ve yorumlayabileceğini) düşünen kimse, radyo alıcısı olmadan "kalbini dinleyebileceğini" radyo sinyali alabileceğini düşünen o aptala benzer — ve ben size böylesine tipik sahajiyalardan (samimi olmayan, duygusal, kendini kandıran aptallardan) şiddetle uzak durmanızı tavsiye ederim.
Srila Gurudeva olmadan bizler bu ıssız yanılgı adasında karaya otururuz, umudumuz olmaz, çünkü bizi kurtarmak için, bizi vatanımıza geri götürmek için gerçeklik boyutundan gönderilen arama ekibini — "Kayıp Hizmetkârı Sevgiyle Arayış"ı — haber veren o acil radyo bültenlerini hiçbir şekilde alamayız.
Ve, bize daha fazla umut vermesi için şunu da dikkate alın: Srila Gurudeva o gerçeklik boyutu ile doğrudan iletişim içindedir (jnaninas tattva-darsinah), bu nedenle sadece radyo alıcısı olarak değil aynı zamanda radyo vericisi olarak da hareket eder — dolayısıyla kurtarıcılarımıza terk edildiğimiz ıssız adadaki kesin koordinatlarımız bile verilebilir!
Bu nedenle, Srila Gurudeva (kişilik) bizim için her şeydir, çünkü o sinyali sadece o alabilir, o belli radyo dalgasını sadece o bulabilir ve bize umut mesajını o nakledebilir. Dolayısıyla vatanımızla olan hayati bağlantıyı sağladığı için radyomuzu nasıl gözetmeli, bakımını yapmalı, korumali isek, Srila Gurudeva da benzer şekilde onurlandırılmalı, ibadet edilmeli ve kendisine doğru şekilde saygı ve hizmet sunulmalıdır.
—İngilizceden çeviren:
Krishnendrani Devi Dasi
Kaliforniya, ABD — 14 Ocak, Cuma
"Mr. Ghosh burada!"
İlk olarak 2006 yılında yayınlanan Guru Kimdir? bloguna gönderme yapan üçlemenin (gelecek hafta yayınlanacak olan) üçüncü blogu üzerinde çalışırken ve Rusya, Saint Petersburg'da Srila Guru Maharaj'ın kapsamlı guru anlayışını tanıtmaya çalıştıktan sonra, konuşmamın sonunda nasıl herkese Sri Guru ve Lütfu'nu okumalarını şu sözlerle tavsiye ettiğimi hatırlayınca,
Eğer Srila Sridhar Maharaj'ın Sri Guru ve Lütfu'nu okumadıysanız okuyun (ya da bir kere daha okuyun!), göreceksiniz ki bu anlayışla ilgili olarak söylemiş olduğum her şey [kendisini bize nerede ve nasıl ifşa ederse etsin, her koşulda gurumuzu tanıma yeteneği] orada çok net olarak verilmiştir...
birdenbire aklıma konuşmamı dayandırdığım bölümlerden daha çarpıcı olanı, Üçüncü Bölüm'den şu son derece ilginç alıntı "Mr. Ghosh burada!" geldi — bu yazıda Srila Guru Maharaj, çok dramatik ve heyecan verici bir şekilde, gurumuzun anlayışını nasıl derinlemesine bilmek zorunda olduğumuzu, Kutsal Lütuflarını nerede olursa olsun sezebilmemiz gerektiğini gösteriyor:
Kişi, Mutlak Gerçeğin en üst mekandan kendisine indiğinin bilincinde olduğu zaman, şöyle düşünür, "Kendimi buraya teslim etmeliyim"....
Alınan formun ne olduğu fazla önemli değildir: form belli bir değere sahiptir, ama eğer herhangi bir çatışma varsa, bir şeyin içsel ruhuna dış kabuğundan kat kat fazla değer verilmelidir. Aksi halde, eğer ruh uzaklaşmışsa ve bedensel ilişki üste çıkarsa, sözde ruhani yaşamımız sahajiyaya yani ucuz taklide dönüşür.
Bizler Krishna Bilinci'nin gerçek özünün, manevi öğretmenimizden elimize geçen gerçek servetin bilincinde olunca, o zaman ruhani yaşantımız sahajiyaism, taklitçilik olamaz. Bizler gurumuzun öğüdünü bir başkasında bulduğumuz zaman onu tanıyacak kadar farkındalık sahibi olmalıyız.
Uyanık olan anlayacaktır, "İşte gurumun öğüdü burada; onu burada, bu adamda görüyorum. Her nasılsa buraya gelmiş. Nasıl, bilmiyorum, ama gurumun özelliklerini, onun tarzını ve davranışını bu insanda buluyorum." Bir şeyi onun içsel değeri nedeniyle fark edebiliyorsak, o zaman, nerede bulursak bulalım, göz ardı edemeyiz.
Bu konuda Pondicherry'den Aurobindo Ghosh'la ilgili bir örnek var. Bu kişi Bengal'deki ihtilalci hareketin kurucusu ve Anarşist Parti'nin ilk lideriydi. 1928 yılında Kalküta Yüksek Mahkemesinde aleyhinde bir dava sürmekteydi. Soruşturmayı Mr. Norton adında ünlü bir savcı yürütüyordu. Aurobindo ortadan kaybolmuştu ve dava sürerken izine hiçbir yerde rastlanmamıştı. Norton endişeliydi. Onu nasıl bulabilirdi?
Aurobindo'nun İngilizcesi çok iyiydi. Çocukluktan itibaren İngiltere'de eğitim görmüştü ve İngilizceyi pek çok İngilizden daha iyi konuşabiliyordu. Norton Aurobindo'nun yazısını bulmak için değişik gazete ve dergileri taramaya başladı. Sonunda Amrita Bazar Patrika adlı bir Bengal gazetesinde Aurobindo'nun yazı stilini buldu. "İşte Mr. Ghosh burada!" dedi.
Makaleyi yazanın Aurobindo olup olmadığını anlamak için Amrita Bazar Patrika'nın yayın sorumlusu mahkemeye çağrıldı. Norton onu sorguya çekti:
"Bu sizin gazeteniz. Bu makaleyi kimin yazdığını biliyor olmalısınız. Yayıncı sizsiniz."
"Evet, biliyorum."
"Bu adamı, Aurobindo Ghosh'u tanıyor musunuz?
"Evet, tanıyorum. Onun dünyanın en büyük adamlarından biri olduğunu düşünüyorum."
"Yayıncı olarak bu makaleyi kimin yazdığını biliyor musunuz?"
"Evet, biliyorum."
"Bu makaleyi Mr.Ghosh mu yazdı?"
"Konuşmayacağım."
Norton ona sordu, "Cezanın ne olduğunu biliyor musunuz?"
"Evet, altı ay hapis."
"Buna hazır mısınız?"
"Evet, hazırım."
Norton gazetedeki makaleyi yukarıya kaldırarak şöyle dedi, "Mr. Ghosh buradadır, davaya ara veriyorum."
Norton Aurobindo'yu yazısında gördü, aynı şekilde bizler de görebilmeliyiz, "Gurudevam burada!"
Bizim manevi öğretmenimiz de [Srila Saraswati Thakur], terk edip gitmiş olan bir öğrenci için bazen şöyle söylerdi, "Bhaktivinoda Thakur bana geldi, ama onu tanıyamadım." Manevi gözle bakanlar, her yerde maneviyatın izlerini görürler.
Srila Guru Maharaj bu olayı 1981 yılında (bu ünlü davadan elli üç yıl sonra!) anımsıyor ve o, hiç kuşkusuz, tüm Bengalli'ler gibi, Aurobindo Ghosh'a ve davasına sempati besledi, dolayısıyla Mr. Ghosh'un rakibinden — yılmak bilmeyen Mr. Norton'un, Aurobindo Ghosh'u sırf Bengali dilindeki bir gazetede okuduğu bir yazıdan bulup çıkarması ve teşhis etmesi konusundaki olağanüstü yeteneğinden — Srila Guru Maharaj'ın ne kadar etkilendiğini tasavvur edebiliriz, o kadar ki Srila Guru Maharaj bu olayı yarım yüzyıldan fazla bir süre sonra hatırlıyor ve bizlerin de benzer bir kesinlik ve inançla "Gurum burada!" diye, kendimize güvenerek bildirebilmemiz için ne kadar ehil olmamız gerektiğini göstermek amacıyla, dahiyane bir şekilde dramatize ediyor.
—İngilizceden çeviren:
Krishnendrani Devi Dasi
Önceki | Arşiv | En Son Blog | İlk 10 | Yeni | Sonraki
URL: http://www.imonk.net/turkish/11/january2.html
Düzen: iMonk
— 14 Ocak, 2010.